“Yaşlılık, insanın başına gelen en beklenmedik haldir" demiş Leon Trotsky. Bir bakarsınız ki, yaşlanmışsınızdır! Aniden gelir, “hayat ne kadar hızlı geçti” diye tasalanırsınız. Yaşlılık neden olur, mekanizmaları nelerdir? Peki, yaşlanmayı geciktirmek mümkün mü, yaş alıp yaşlanmamak için neler yapabiliriz? İşte, bu makalemizde bu tür sorulara cevap arayacağız.
Yaşlanma ve Etkileri
Yaşam; “konsepsiyon” yani, anne karnındaki yumurta ile spermin birleşmesinden ölüme kadarki dönemi kapsar. Yaşlanma ise hayat boyu bir büyüme ve yaş alma sürecidir. Yaşlanmanın kalıtsal, evrensel, ilerleyici ve fizyolojik boyutları vardır. Zamandan ve çevresel faktörlerden etkilenir.
Yaşlanmanın yalnızca fiziksel değil;
- Duygusal
- Bilişsel
- Psikolojik süreçleri de vardır.
Diğer taraftan yaşlanma tüm vücudu kapsar, ancak bunlardan en belirgin kısmı cildimizdir.
İnsan Ömrü Uzuyor!
İnsan ömrü her geçen yıl uzamaya devam etmektedir. 1950’lerde, gelişmiş ülkelerde toplumun yalnızca %8’i 65 yaşını görebiliyordu. Bu oran günümüzde %25’lere ulaştı. Ortalama ömür beklentisi de oldukça uzadı, asırlık yaşlar hayal olmaktan çıktı. Önümüzdeki yüzyılda ortalama ömür beklentisinin 200’lere kadar çıkabileceği tahmin edilmektedir.
İnsan ömrünün uzamasında;
- Teknoloji,
- Beslenme,
- Tıbbın gelişimi,
- Hijyenik şartlar en büyük etkenlerdir.
Yaşlanma ile Hangi Etkiler Görülüyor?
Yaşlanma tüm organlarımızı; organları oluşturan tüm dokularımızı ve dokularımızı oluşturan hücrelerimizi etkileyen bir süreçtir.
Yaşlanma ile birlikte bakın ne tür değişimler gerçekleşiyor:
- Organ değişimleri (kalp damar, solunum, kas-iskelet, mide-barsak sistemi, işeme sistemi)
- Duyusal değişimler (koku, tat, görme, işitme fonksiyonlarında azalmalar)
- Psikolojik değişimler (depresyon, tolerans azalması, gerginlik, takıntılar)
- Sosyal değişimler (toplumdan uzaklaşma, içe yönelme, sosyalleşme sorunları)
- Dış görünüm değişimleri (saç, tırnak, cilt değişimleri) Yaş alama ile birlikte görülen tüm bu değişimlere “biyo-psiko-sosyal değişimler” adı veriliyor.
Deri ve Kıkırdak Dokusu Değişimleri
Yaşlanma ile birlikte deri, kemik ve kıkırdak dokusu (kartilaj) değişimleri de görülmektedir.
Fibroblastik aktivitenin azalması, konnektif doku (bağ dokusu) ve onun proteinleri olan kolajen ve elastin liflerin azalması, buna bağlı cildin incelmesi ve sarkması, kırışıklıkların artması ve elastikiyet kaybı izlenmektedir.
Fibroblastlar insanda hücre yenilenmesi ve bağ dokusu sentezi için oldukça önemli hücrelerdir. Pek çok fonksiyonları bulunmaktadır: Kolajen ve elastik liflerin sentezlenmesi, ekstra sellüler matrix (ECM, hücreler arası materyal) sentezi, büyüme ve gelişim ile ilgili bazı enzimlerin ve hyaluronik asidin sentezi gibi.
Yaşlanma ile birlikte dermis (deri) ve epidermiste (üst deride) hyaluronik asid içeriğindeki GAG (Glikozaminglikanların) maddesinin azalmasına bağlı olarak cilt kuruluğu da ortaya çıkmaktadır. Ayrıca dokulardaki kanlanma da azalmaktadır.
Kartilaj (kıkırdak dokusu) yaşlanmasında proteoglikan komponentinde azalma, eklem yüzeyinin yumuşaması, hücreler arası madde (ECM) içindeki kıkırdak hücrelerinin (kondrositlerin) sayısı da azalmakta ve osteoartritik değişiklikler ortaya çıkmaktadır.
Diğer taraftan yaşlanmaya bağlı kalsiyum, çinko, B vitaminleri, E vitamini ve demir alımının azalması da tüm bu etkileri hızlandıran diğer bir faktördür.
Neden Yaşlanırız?
Yaşlanma içsel yaşlanma ve dışsal yaşlanma olarak iki faktöre bağlıdır.
İçsel yaşlanma ile birlikte kolajen sentezi azalır. Hücreler arası materyali (ECM) yıkan Matrix Metalloproteinaz (MMP) üretimi artar. Bun bağlı olarak cildimizin ve organlarımızın yapısında bulunan kolajen ve elastik liflerin hem sayısı azalır, kalitesi düşer hem de ciltte sarkmalar ve kırışıklıklar oluşur.
Dışsal yaşlanma ise ultraviyole (mor ötesi) ışık etkisiyle olur ve “foto-aging” (foto-yaşlanma) olarak bilinir. Ultraviyole ışık direkt etkisi ile kolajen ve elastin sayısını ve kalitesini olumsuz yönde etkileyerek yaşlanmamıza neden olur.
Yaş alma ile birlikte vücudumuzun oksidasyonu artar, ROS adı verilen “radikal oksijen türleri” artar, enflamasyonumuz artar, bizi koruyan antioksidan mekanizmalar zayıflar, buna bağlı olarak da önce hücrelerimiz fonksiyonlarını yitirir, daha sonra da organlarımız.
Tüm vücudumuzun yaklaşık 1/6’sı derimizden oluşmaktadır. Deri, en büyük organımızdır! Yaşlanma ile birlikte gelişen cilt değişimleri ve deri bütünlüğünün kaybı çevresel, hormonal, kronolojik ve foto-yaşlanma faktörlerine bağlıdır. Yaş alma ile birlikte vücuttaki bazı metabolik aktiviteler azalır, derinin kolajen ve elastin sayısı ve kalitesi düşer, böylelikle ciltteki kırışıklıklar belirginleşir, derinin su tutma kabiliyeti azalır ve yaşlanmanın tipik belirtileri ortaya çıkar.
Yaşlanmanın perde arkasında 5 önemli süreç vardır:
- Oksidatif stres (oksijen radikallerinin artışı)
- Mitokondri sağlığının bozulması (enerji organeli olan mitokondri fonksiyonundaki zafiyetler)
- Inflamasyon (vücudun genel yangısı)
- Mikrobiyota dengesinin bozulması (barsaktaki yararlı bakterilerin azalması)
- Bağışıklık sisteminin dengesinin bozulması.
Aslında bu 5 önemli süreç de hepsi birbiri ile bağlantılı çalışan inanılmaz mekanizmalara sahiptirler!
Anti-aging Tedaviler Nedir? Neleri Kapsar?
Yaşlanmayı durduran, etkilerini azaltan, hatta yaşlanmayı geri çevirmeyi hedefleyen tüm tedaviler “anti-aging (yaşlanma karşıtı) tedaviler” olarak bilinir.
Özellikle hayvan deneylerinde genetik, diyet ve farmakolojik müdahalelerin yaşam süresini arttığı izlenmiştir. Anti-aging tedaviler bir bütün olarak yürütülmesi gereken aktiviteleri içerir.
Anti-aging tedaviler arasında:
- Yaşlı hücrelerin yok edilmesi
- Aralıklı oruç (IF, intermitent fasting)
- Hormon tedavileri
- Kök hücre tedavileri
- Fiziksel egzersiz
- Antioksidan ve bitkisel tedaviler yer almaktadır.
Anti-aging tedaviler genellikle fonksiyonel tıp konusuna hâkim doktor ve diyetisyenler tarafından yapılmaktadır. Genel hayat konforunu arttırıcı tedaviler arasındaki ekipte psikolog ve fizyoterapistler de yer almaktadır.
Yaşlanma Geciktirici 5 Önemli Yaşam Alışkanlığı
Yaşlanmayı geciktiren 5 önemli alışkanlık her zaman zihinlerimizde olmalıdır:
- Uyku Düzeni (derin ve deliksiz gece uykusu)
- Yeterli Sıvı Tüketimi
- Düzenli Egzersiz
- Stres Yönetimi (her şeyin başı stres!)
- Sağlıklı ve Dengeli Beslenme ve Gıda Takviyeleri
Dengeli ve düzenli beslenme kişiye özel olmalıdır. Son yıllarda pek çok hasta tarafından alınan oral (ağızdan) gıda takviyeleri arasında kolajenler de yer almaktadır. Vücudumuzda önemli fonksiyonlara sahip kolajenlerin üretimi yaş alma ile birlikte azalmaktadır. Oral kolajen takviyeleri ile vücudumuzdan kaybolan kolajeni kısmen de olsa yerine koymak ve yaşlanmanın etkilerini azaltmak mümkündür.