İnsanların hayat beklentileri arttı, herkes daha sağlıklı yaşam, daha sağlıklı yaşlanma ve daha iyi bir hayat kalitesi beklentisi peşinde. Bu da hastalanmadan yapılan “koruyucu sağlık hizmetlerinin” artması demek.
Medikal uygulamalara paralel şekilde estetik ve yaşlanma tedaviler de artıyor: Daha fazla suplement, daha fazla vitamin takviyesi, daha fazla kolajen! Kolajen demişken, lazerler aklımıza geliyor. Çünkü kolajeni arttıran enerji bazı tedavilerin başında kliniklerimizde kullandığımız lazerler var.
Özellikle son 10 yıldır yaygınlaşan, son birkaç yıldır da oldukça artan bir lazer çılgınlığı da var tüm dünyada!
Ne işe yaramaz ki? İşte vajinal lazerlerin bazı kullanım alanları:
Sevgili meslektaşlarım ve çok değerli hastalarım :)
Öncelikle şunu belirteyim, dört ayrı kliniğimizde 4 ayrı marka lazer cihazımız var. Lazerler belli dalga boyunda yüksek enerjili ışığın dokuya aktarılması prensibi ile çalışır. Dokuya aktarılan bu ışık doku içindeki suya adeta aşıktır; suyla karşılaşınca dayanamaz ve hemen onunla birleşir. Bu aşk, ortamın sıcaklığını 60-70 derecelere çıkarır. Eee “her şeyin bir bedeli vardır”; derin aşka bağlı artan sıcaklık ve onun getirdiği geçici ve hafif düzeyli bir hasar oluşur. Hasarı onarmak için bir kaç saat içinde o bölgede bir “yangın” (enflamasyon) başlar. Yangını başlatanlara (sitokinler) karşı yangını söndürmekle görevli ve ilk müdahaleyi gerçekleştiren pek çok genç itfaiyeci (nötrofiller, plateletler) olaya dahil olur. İlk müdahale sonrası yangın biraz kontrol altına alınsa da tam olarak söndürülemez. Daha sonra ortama daha deneyimli kıdemli itfaiyeciler (fibroblastlar) gelerek yangını tam olarak söndürürler. Kıdemli itfaiyeciler onunla da yetinmez; salgıladıkları kolajen ile ortamı eskisinden daha güçlü ve daha genç hale getirirler. Yani “her işte bir hayır vardır” derler ya, yangın eskimiş bir binayı yıkmış, yerine daha modern ve daha güçlü bir bina inşa edilmiştir (vajinal rejuvenasyon). Yani, lazer ışığının dokunduğu o alan 3-4 hafta içinde eskisinden çok daha sağlıklı ve daha bakımlı hale gelmiştir.
Üç aşağı beş yukarı tüm Er:Yag ve karbondioksit lazerlerin etki mekanizmaları bu şekildedir.
Her ikisi de cilt altında suyu görünce termal enerjiye dönüşürler. Ancak Er:Yag veya Erbium YAG lazerlerin suya afiniteleri daha yüksektir. Yani, karbondioksit lazerlere göre suya daha fazla aşıktırlar. O yüzden yüksek enerjili ışık dokuda daha yüzeyde kalır. Karbondioksit (CO2) lazerlerin ışıkları ise daha derine inebilir, ayrıca ablatif; yani yıkıcı özellikleri daha fazladır.
Son 8 yılda 10.000’den fazla lazer işlemi yapmış biri olarak, doğru şekilde kullanıldığında lazerin yan etkisinin neredeyse hiç olmadığını gönül rahatlığı ile belirteyim. Ancak kontrolsüz gücün güç olmadığının da altını çizeyim! Her zaman dediğimiz gibi; “doğru hastada, doğru tedavi, doğru parametreler!”
Yaşam ışığınız hep parlasın.
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ tarafından genital estetik cerrahisi ve seksoloji alanlarında verilen kurs, eğitim ve toplantıların bir kısmını aşağıdaki bölümlerden inceyebilirsiniz.
Copyright 2024 Doç. Dr. Süleyman Eserdağ. Hera Vajinismus Tedavi Derneği Katkılarıyla. Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı